Tasarım Bilkent 2018’in ilk panelinin Moderetörlüğünü üstelenen Orhan Uludağ ile Röportaj
Kaynak: http://paftamag.com/orhan-uludag/
Panel Özeti
Desing Process
Tasarım Bilkent 2018′ in ilk paneli Orhan Uludağ moderatörlüğünde gerçekleşti. Genel olarak mimari ve tasarım konseptleri üzerine olan bu panelde Bora Temelkuran ve Hasan Sıtkı Gümüşsoy söz aldı.
Röportaj
Moderatörlüğünü üstlendiğiniz panelin konusu olan tasarım süreci hakkında, sizin için tasarım süreci nedir? Tasarım süreciniz ve sonucunda ulaştığınız ürün arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendirirsiniz?
Tasarım süreci dediğimiz şey bir projenin gündeme gelmesiyle oluşur, o projeyi nasıl ele alıp nasıl yapı haline dönüştürdüğünüzle alakalı bir süreç. Bu sürecin içerisinde çeşitli faktörler var: İşveren talepleri, ihtiyaç programları, arsa, mevcut yapılaşma, imar koşulları ve bunlar gibi pek çok faktör sayılabilir. Bunların hepsini bir mimar olarak ele alıp yorumlayıp, ortaya çıkarmak istediğiniz eser, yapı ne yapmak istiyorsanız ona yönelik bir değerlendirme yapıyorsunuz. Bu süreç içerisinde, pek çok etken gibi işin sahibinin talepleri ve çevre koşulları tabi ki sizin tasarımınızda belirleyici etkenler olmaya başlıyor. Bunlar çerçevesinde çalışmanızı sürdürüyorsunuz. Sonuçta çıkan ürün her zaman istediğiniz gibi olmayabiliyor. Ona istediğiniz niteliği kazandırmak için aslında tasarım sürecini devam ettiriyor ve inandığınız artık bu oldu dediğiniz noktada durmanız ve o tasarımı artık uygulamaya dönüştürmeniz gerekiyor. Genel olarak süreç bu şekilde ilerliyor. Bazı projeler çok küçük projeler gibi görünse de bazen tasarım süreçleri çok daha fazla zaman alabiliyor, bazıları da daha hızlı üretilebiliyor. Bu durumda da tasarım sadece elinize kâğıdı ve kalemi alıp masa başına oturup ürettiğiniz bir şey olmuyor. Günlük yaşamınızda da devam eden siz araba kullanırken, spor yaparken, yemek yerken hatta bazen uyurken bile devam eden bir süreç haline gelmeye başlıyor. Tasarım süreci böyle bir şey sonuçta. “Çıkan ürünlerden memnun musunuz?” deseniz biz kendi adımıza çok büyük bir kısmından memnunuz ama yirmi beş yıl önce otuz yıl önce yaptığımız yapılarımızı da o günün koşulları ile değerlendirmek lazım. Her yapı tasarlandığı tarihsel süreci ile değerlendirilmesi gerekir. Otuz sene önceki bir tasarımı bugünkü anlayışınızla değerlendirdiğinizde farklı düşünüyor olabiliyorsunuz elbette. Bu tamamen o ana, yapıya, sorunlara sizin kendinizi nasıl yakın hissettiğinizle ve çözümlediğinizle ya da nasıl algıladığınızla da ilişkili olabiliyor. Bu süreç her zaman aynı olmayabiliyor çünkü onu anlamak, sindirmek ve hazmetmek ondan sonra bu birikim üzerine bir şeyler üretmek gerekiyor.
Geçtiğimiz aylarda mimarlıktaki otuzuncu yılınızı kutladınız. Yıllar içinde gelişen teknoloji mimari tasarım sürecinizi nasıl etkiledi?
Bu önemli bir konu, ben teknolojik gelişmeleri yakinen takip ettim. Bilgisayar teknolojisinin artık tasarımlara girmesiyle, bundan yararlanmaya başladık ama bundan yararlanmak biraz bizim mimari tasarım anlayışımızla da paralel gelişiyor. Bazı programlar aracılığıyla mekânı veya formları bozacak yöntemleri biz tercih etmedik ama teknolojinin bütün olanaklarından yararlandık. Teknolojik gelişimin süreçleri hızlandıran tarafları da oluyor. Sürekli gelişimi takip ediyorum ve önümüzdeki 10-15 yıl içerisinde teknolojik anlamda, tasarım ve sunum aşamaların da bugün ki duruma göre çok daha farklı yöntemlerin kullanılacağını düşünüyorum. Nasıl ki elle çizim yaptığımız dönemlerden bilgisayar teknolojisine geçtiğimiz dönemlerde de bu işi yapamayanlar varlıklarını sürdürme konusunda sıkıntı yaşadıysalar bu değişimi de kaçıranlar meslekte ilerlemekte zorluk çekeceklerine inanıyorum. Bunun için yakinen bu gelişmeleri takip etmekte çok büyük yarar olduğuna inanıyorum.
Özel sektörün yanı sıra kamusal alandaki projelerinizle de ön plana çıkan bir mimarsınız. Kamusal yapılara olan mimari yaklaşımınızdan bahsedebilir misiniz?
Yoğun olarak kamusal projeler yapıyoruz. Bu kamusal yapıların tasarımında ki yaklaşımımız özel sektördekilerden çok da farklı olmuyor çünkü bizim mimarlığa bakış açımızdan düşünürsek yaptığımız her tür yapının topluma mal olacağını ve insanların onu uzun yıllar kullanacağını, kentin içerisinde bir yeri olacağını ve varlığını uzun yıllar koruyacağını düşünüyoruz. Bu yapıların varlılarıyla kentin içerisinde o kente dair bir şeyler ifade etmesi gerektiğini ve kullanıcısına bir şeyler söylemesi gerektiğini düşünüyoruz, bu şekilde ele almayı çalışıyoruz projeleri. Elbette kamu yapıları biraz daha farklı, özel yapılarda projelerde genelde belirli bir kullanıcı vardır ve genele çok da uymayan özel talepler olabilir. Kamusal yapılarda, tasarladığınız binanın aslında kamu imkânları ile yapılacak ve toplumun tamamına hizmet edecek olduğunu hep aklınızda tutmanız gerekiyor. O zaman daha dikkatli olmanız gerekiyor, yani malzeme seçiminden detay çözümlemenize varana kadar, fonksiyonel kullanımdan, yapısal sistemlerine kadar biraz daha kontrollü tasarımlar yapmanız gerekiyor.
Özel sektör ve kamu alanında tasarladığınız projelerin tasarım süreçleriyle ilgili farklılıklar söz konusu oluyor mu? Bu alanda teknolojinin kullanılmasına ne kadar talep ve teşvik var?
Özel sektörün ve kamu sektörünün kaygıları farklı olur. Özel sektör genelde sermayenin arttırılması ve çoğaltılmasına yönelik taleplerle karşınıza çıkar ama kamu sektöründeki talepler kamunun bir ihtiyacının giderilmesine yönelik olur. Bu nedenle özellikle özel sektöre tasarımınızı yaparken size tanınmış imar haklarının neredeyse tamamının kullanılmasının talep edildiği bir sistemle karşı karşıyasınızdır. İmar haklarının tamamını kullanılmasının talep edildiği ve sizi bazen bazı parsellerde ve bazı alanlarda zorlayabilecek derecede katı taleplerle karşılaşabilirsiniz. Özel sektörde ortada bir yatırımcı ve bir yatırım vardır ve yatırım; sermayeyi büyütmek, kendi prestijini arttırmak ya da kendi özel ihtiyaçlar için yapılmaktadır. Kamu sektöründe ise gerçekte amaç topluma hizmet etmek olmalıdır.
Elbette her iki sektörde de talepler işverene ve projeye göre değişir, ama biz her durumda tasarımlarımızda inşaat teknolojisindeki tüm gelişmelerden yararlanıyoruz. Hemen hemen her projemizde yeni malzemeler yeni teknoloji araştırmaları içerisindeyiz. Bu projelerin kamuda ya da özel sektörde olması bizim için önemli bir farklılık yaratmıyor. İhtiyaç ne ise biz ona yönelik teknolojik her tür veriyi binanın ihtiyacına göre uyguluyoruz. “Overdesign” olmamaya dikkat etmek gerekiyor yani kimsenin kullanamayacağı çözümleri ve bedelini ödeyemeyeceği yatırımları ortaya koymamak gerekiyor. Burada da mimarın denetleyici rolüne inanıyorum.
Dünyadaki mimarlığın yeteri kadar inovatif (yenilikçi) ve teknolojik olduğunu düşünüyor musunuz? Sizce Türk mimarları olarak bu alanda ne konumdayız?
Türk mimarları olarak dünyadaki mimarlardan hiç farklı bir konumda değiliz. Yeter ki işverenler benzer olanakları Türk mimarlara da tanısınlar. Bu olanağı yalnızca yatırım maliyetleri ya da yatırım yöntemleri açısından değil mimarlara tanınan maddi ve manevi imkânlarla da eşdeğer olarak değerlendiriyorum. Yurt dışındaki mimarların çalışma koşullarının hem maddi hem de manevi anlamda benzerlerinin sağlanması durumunda Türkiye’de dünyadan çok farklı bir durumun olmadığını düşünüyorum ve Türk mimarlarının da oldukça başarılı olduğuna da kesinlikle inanıyorum. Dünya ortalamasının üstünde işlerin Türkiye’de yapıldığını çok rahatlıkla söyleyebilirim.
Gelecekteki projeleriniz için kullanmayı düşündüğünüz ileri teknolojiler var mı? İleride teknolojinin mimari tasarımlarınızın temelini oluşturabileceğini düşünüyor musunuz?
Teknolojik gelişmeleri takip ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz. Bu gelişmeleri takip etmek için de dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan fuarlara, seminerlere, konferanslara katılmaya çalışıyorum. Dünyadaki inşaatların ve tasarımların nasıl ilerlediğini çeşitli mecralardan takip etmeye çalışıyorum. Yeni araştırmalar, çalışmalar hakkında makaleleri okuyorum. Bu sayede neyin gelmekte olduğunu görebiliyorsunuz onu kendi tasarımlarınız da kullanmaya çalışıyorsunuz. Projenizde yenilikleri nasıl kullanabileceğinize bakıyorsunuz ve diğer çeşitli projelerdeki birtakım metotları alıp siz de kendi projenizde kullanıyorsunuz. Bunlar her zaman yöntemler olmuyor bazen de o yöntemlerle üretilmiş teknolojik malzemeler de yatırımlarınıza, tasarımlarınıza girebiliyor. Biz bu gelişmeleri kullanmaktayız ve kullanmaya da devam edeceğiz. Sektörümüzün geleceği ve gelişmelere yönelik elbette birtakım kendi düşüncelerim ve izlenimlerim var. Ancak bunları başka bir zaman çok daha detaylı olarak sizlerle paylaşabilirim.